1938 yılında, Alman birlikleri hızla Viyana’ya girerken Avusturyalı Max Dornbach hayatının sonsuza kadar değişmek üzere olduğundan habersizdir. Max, ailesinin prestijli konumunu da kullanarak gizlice Yahudi arkadaşlarına yardım etmekte ve onların kıymetli eşyalarını ailesine ait şatonun arazisinde gizlemesi için şatonun hizmetlilerinden Annika’ya vermektedir. Annika küçüklüğünden beri sevdiği Max için her şeyi yapmaya hazırdır.
Ancak Max, bir süre sonra şatoya sevdiği kadınla gelir. Annika sevdiği adamın başka bir kadınla ortaya çıkmasına başta içerlese de daha sonra kaderin tüm ailesini paramparça etmesine şahit olan ve çektiği tüm acılara rağmen son bir umut için ayakta kalan bu kadına yakınlık hissetmeye başlar. Ama aralarındaki bu bağ, çok geçmeden ikisini de büyük fedakarlıklar yapmaya iter.
Aradan seksen yıl geçmiştir; kız kardeşiyle çocuklarla dolup taşan bir kitapçı işleten Callie Randall, sakin hayatından memnundur. Eski bir Bambi baskısında bulduğu ilginç bir liste onu, Annika’nın hikâyesine ve kendisi için yazmaya asla cesaret edemeyeceği umut dolu bir sona götürecektir.
Dilek Ağacının Gölgesinde’nin yazarından, gün yüzüne çıkmayı bekleyen bir hazine, sırlarla örülü bir şato ve kötülüğe kendi sıradışı yöntemleriyle direnen sıradan insanlar hakkında sürükleyici bir roman.