İvan Gonçarov, Sıradan Bir Hikâye (1847) ve Oblomov’un (1859) ardından yazımı yirmi yıl süren son romanı Yalıyar’ı 1869’da yayımlayarak “üçleme”sini tamamladı. Rus serflik düzeninin çöküş dönemine tutulmuş bir ayna olan “üçleme”nin her üç başkarakteri de (yeğen Aduyev, Oblomov ve Rayski), Vladimir Korolenko’nun deyişiyle ortak bir yazgıyı paylaşmaktadır; bu, can çekişen bir sineğin yazgısıdır. Eski yıkılmakta, fakat yeni henüz ufukta görünmemektedir. Roman, Rayski’nin, Volga kenarında, nehrin oyduğu uzun yalıyarın (falezin) –roman adını buradan alır– bitişiğinde bulunan babadan kalma Malinovka köyünde geçirdiği altı ayın dramatik olaylarını konu alır. Nihilist Mark karakteri romana dinamizm ve sosyal içerik kazandırır. Yeni insan, kadının özgürleşmesi, kuşaklar arası kopuş gibi 1860’lar Rusya’sının güncel tartışmaları romanda genişçe yer bulur. Rus psikolojik nesrinin önde gelen yapıtlarından biri olan Yalıyar karmaşık bir olay örgüsüne ve yer yer güçlü bir gerilim, merak, dramatik çatışma atmosferine sahiptir. Karakter çeşitliliği, büyük bir ustalıkla çizilen kadın tipleri, serflerle, gündelik hayatla ilgili ayrıntılı tasvirler romanın belirgin özellikleridir. Nuri Yıldırım’ın Rusça aslından çevirisi ve önsözüyle sunduğumuz Yalıyar, Rus klasikleri arasındaki seçkin yerini ebediyen koruyacaktır. “Homeros eserlerinde gündelik hayatın ayrıntıları üzerinde özel bir aşkla uzun uzun durmaktaydı. Hayatın gündelik, sıradan yönüne duyulan aynı antik aşk, aynı, tek bir dokunuşla yavan gerçekliği şiire, güzelliğe dönüştürme yeteneği Puşkin ve Gonçarov’un da ayırt edici özellikleridir.” D. Merejkovski