Bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar Sovyetler Birliği adında bir devlet varmış. O devletin ulu devletlisi, "Ey Taşkent!" demiş, "Semerkant da kim oluyor, Buhara da kim oluyor, sen Orta Asya'nın incisisin. Seni seviyorum. Senin yerin Moskova'nın, St. Petersburg'un, Kiev'in yanıdır. Senden dördüncü imparatoriçem olmanı istiyorum."İmparatoriçe lafını duyunca, heyecandan Taşkent'in yanakları al al olmuş. Yüreğinin derinliklerinden gelen sese uyarak, "Ama," demiş "şanıma yakışır bir düğün töreni, ipekli elbiseler, altın takılar isterim."İmparator, "Onlar nedir ki!" demiş. "İste, ayaklarının altına demirden yollar sereyim, o yolların üzerine dizi dizi evler, saraylar yaptırayım. Canın sıkılınca seyrâna çıkar, atlar gelirsin yanıma."Gerçekten de sözünde durmuş imparator. Taşkent'in gerdanına gerdanlıklar, kollarına bilezikler, beline kemerler takmış. Önünde kocaman kocaman sütunlar bulunan saraylar inşa ettirmiş. Moskova'dan ta Taşkent'e kadar uzanan demirden yollar yaptırmış. Dahası, imparator Taşkent'in tam ortasına kendi heykelini diktirmiş. Taşkent, imparatorunu göremediği günlerde gider, o heykelin karşısına oturur, hayran hayran kudretli imparatoruna bakar, hasret giderirmiş