Saniye, yüzü çiller içinde zayıf mı zayıf, saçları kısacık kesilmiş bir kız çocuğuydu. Ona baktığınızda adeta içiniz burkulurdu. Yüzünün küçüklüğü değil ama gözlerinde korkuya dönüşmüş zavallılık duygusu, bütün ruhunuzu altüst ederken size gülümsemesi düşüncelerinizi farklı bir yere sürüklerdi. İçinizden sesler gelmeye başlardı. O seslerden biri, «Şanslı bu kız, şu gamzelere bak,» derdi. Öyle güzeldi ki o çukurlar, sizi o yüzde hayaller kurmaya zorlar, adeta bir masal prensesine bakar gibi olurdunuz. Burnu küçücüktü, masalın bir parçası olan burnunun ucunu sanki minik bir kedi yemişti…