“Hâlâ…” dedi ağırca yutkunarak. “Hâlâ öldürürken çok güzelsin…”
Ölüp bittiği tenimde, yüreğimle can buluyordu. Bulduğu canlarını çoğaltıyor ve kördüğümünü katmerlendirdiği kadar katmerlendiriyordu. Birbirimizde can buluşlarımız günümüzde artık Fransızca tek bir cümleyle özet bulurken, geçmişimizden günümüze gelen her bir vurgusunu Alp Aslan’ın dudakları, tenime yenilemekten erinmediği mühürleriyle yapıyordu...
Eksiklik, birinde eksik kalmak ve aldığın nefesin o olmadan tamamlanmasına imkân tanımamak… Bencil, hastalıklı veyahut biraz da zorbalık içeren bir tanım gibi görülebilirdi ama öyle olmadığını; yaşayan yürekler olarak birbirimizin nefesi olmadan eksik hisseden bizlerin, nefeslerimize bile saygı duyduğumuzu biz biliyorduk. Bizimle birlikte herhangi bir alanda beş dakika dahi duran biri de aradaki saygıya ve gün geçtikte destanlaşan sevgiye bire bir şahit oluyordu. Tek bir can olmaya ant içip bir umut olarak sığındığımız sevdamız, insanların özenebileceği bir yaşam şekli olabiliyordu…