Konsolosun Köpeği’nde hayatın içinden kareler çıkıyor karşınıza. Şeref Yılmaz’ın duru Türkçesi, öykülerinde de gösteriyor kendini. İmgesel ve alegorik anlatımlar peşinde değil yazar. Her birerlerimizin karşılaştığı veya her an karşılaşabileceği olaylar resmediliyor kelimelerle. Duru bir dil, akıcı bir üsluba rağmen yazar, modern öykünün teknik imkânlarını da göz ardı etmiyor. Bazı boşlukların dıldurulmasını okura bırakıyor. Ucu açık öykülerle karşılaşıyor okur. Öykülerin coğrafyası, ülke sınırlarının dışındaki mekânlara kadar ulaşıyor. Gurbet, Sultanın Hizmetkârı, Bir Hasret Ülkesi gibi öyküler, ülke sınırlarının dışında somut mekânlara karşılık geliyor. Gurbet öykülerinde bile vatana ait bir kareyi yakalayıp okura sunuyor yazar. Hüznün içinde ümit esintilerini duyumsatıyor. Betimlemelerle derinleştirilen öyküleri okurken yüzümüzde yer yer hüzün yer de tebessüm beliriyor. Şeref Yılmaz’ın öyküleri, bir yandan modern öykünün özelliklerini taşırken ddiğer yandan da gelenekten besleniyor. Okur, geniş bir coğrafyada gezinirken, kendi içine eğilme gereğini de duyuyor. Bu da öykünün başka bir mekâna açılan boyutunu oluşturuyor. Şeref Yılmaz’ın öykülerinde, kalbinize dokunan bir elin varlığını duyumsayacaksınız.