Her masalın başladığı gibi bir varmış, bir yokmuş. Dokunuşlarına kadar zehirli olan bir prenses varmış.
Ancak bu, ailesinden uzakta, sadece kendi bahçesinde güvenle yaşayan Soraya için bir masaldan ibaret değil. O, gizlenmek zorunda olan ve ailesinin onu herkesten sakladığı bir prenses.
İkiz kardeşi Sorush’un evleneceği gün yaklaşırken Soraya’nın bir karar vermesi gerekir: Hayatında ilk kez gölgelerinden çıkıp insanların içine karışmaya hazır mıdır?
Hayatı boyunca elde etmek için kıvrandığı ve onu özgürlüğüne kavuşturabilecek bilgiye sahip bir iblis zindanlarında yatıyordur. Öte yanda ise ondan korkmayan, zehrinin altında yatan kişiyi anlayan genç bir adam vardır.
Soraya dünyadaki yerini biliyordur ancak verdiği kararlar hiç de ummadığı gibi sonuç verince kim olduğunu ve neye dönüştüğünü sorgulamaya başlar.
İnsan ya da iblis. Prenses ya da canavar.
MELISSA BASHARDOUST
İngilizce alanındaki eğitimini Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’de tamamlamıştır. Orada yaratıcı yazarlığa, çocuk edebiyatına, masallara ve yeniden anlatımlarına ilgi duymaya başlamıştır. Alice isimli kedisi ve muhtemelen ihtiyacından fazla Jane Eyre kitaplarıyla Güney Kaliforniya’da yaşamaktadır. Girls Made of Snow and Glass ilk romanıdır.
“Bashardoust, ait olduğu Pers kültüründen mitleri ve efsaneleri kullanarak kimsenin göründüğü gibi olmadığı, büyülü ve ihanet dolu bir dünya yaratıyor. Şeffaf, şiirsel bir dil kullanan Bashardoust, karakterlerinin motivasyonlarını deşip beklenmedik sona kadar okuru kitaba bağlıyor.” —Booklist
“Bashardoust, Pers mitlerini ve masallarını kadın kahramanın kimlik arayışına çeviriyor ve buna güçlü kadın müttefiklerini de ekliyor. Davetkâr bir feminist hikâye.” —Kirkus
“Bilinen masallarla Pers mitlerinin ve efsanelerinin müthiş bir birleşimi. Yılın en iyi kitaplarından biri olduğu su götürmez bir gerçek!” —BuzzFeed
“Aile, canavarlar ve aşk için yaptığımız şeyler üzerine büyüleyici bir hikâye.” —S.A. Chakraborty, The City of Brass kitabının yazarı