"Hüseyin candır! Hüseyin cânândır! Hüseyin şifadır! Hüseyin'in meveddeti, kişinin kendinde meknûz olan ilâhî ha¬kikate ulaşması için en kuvvetli cazibedir..." Kahraman Özkök’ün, Kerbela hakkında yaptığı konuşmaların yazıya geçirilmesiyle meydana gelen kitapta, Kerbela Hâdisesi pek çok açıdan ele alınmaktadır: Kerbela Vak‘ası vukû bulana kadar neler yaşanmıştı? Kerbela’da ne oldu? Hz. Hüseyin'in maksadı ne idi? Hz. Zeyneb, Hz. Abbas, Hz. Ali Ekber, Hz. Ali Asgar ve diğer bazı zevâtın bilinmeyen hususiyetleri nelerdir? Kerbela'nın manevî cephesi hakkında neler söylenebilir? O günlerin yıldönümünde, hiçbir şey olmamış gibi hayata devam etmek mümkün mü? Kimler niçin mâtem tutar? Kerbela mâtemi nasıl yaşatılıyor? Mersiye geleneğinin öne çıkan manzumesi hangisidir? Kitapta, tüm bunlar ve daha fazlası akıcı bir dille okuyucuya sunulurken, şu çağrı dile getirilmektedir: "Sünnîsi, S¸iîsi, Alevîsi, kim varsa... Niçin Ehlibeyt’in muhabbeti üzerinde birles¸miyoruz da Ehlibeyt’in düs¸manlarına bir s¸ey söylememek üzerinde birles¸iyoruz? Eg?er muhabbet üzerinde birles¸eceksek, buyrun Ehlibeyt’in muhabbeti üzerinde birles¸elim...”