İnsan yüzyıllardır “Hakikati” aradı... Peki ne buldu?
Bu yolda öncelikle hep “maddeyi” anlaması gerektiğini düşündü. Ta ki bir gün “Kuantum Mekaniği Fiziği Yasaları” ortaya çıkana dek. İşte o zaman tüm gerçeklik yerle bir oldu.
- Zaman’ın bir illüzyon olduğu anlaşıldı.
- Mekân’ın bir illüzyon olduğu anlaşıldı.
- Zaman ve mekâna bağlı olan maddenin de illüzyon olduğu anlaşıldı.
Şimdi sıkı durun! Eğer bu saydıklarımız maddesel gerçeklikse ve ölümü de bu gerçekliğe dayandırıyorsak ortaya çok ilginç ve net bir bilgi çıkıyor:
ÖLÜM DE BİR İLLÜZYON!
Klasik fizik, maddeyi tanımlayarak bir evren modeli sundu yüzlerce yıl. Ancak kuantum yasaları klasik fiziği alt üst etti. Zamanı ters düz etti! Atomaltına inildiğinde başka bir gerçeklik ortaya çıktı. Evreni oluşturan tüm parçacıkların en temel zerreleri, bilinçle etkileşim içindeydi! Anlaşılması gereken, keşfedilmesi gereken bilinçti! Çünkü evrenin itici gücü bilinçti! Evren bilinci değil, bilinç evreni tezahür ettiriyordu. Peki neydi bilinç? Bilinç, ruhun bilici hakikati...
İBLİS YİNE SAHNEDE!
Ve bu sefer hedefi insan bilinci. İblis cennette ne demişti Adem’e? “Ey Âdem, sana ölümsüzlük ağacını ve çökmesi mümkün olmayan hükümranlığı göstereyim mi?”
Ve Şeytan, tekrar ölümsüzlük vaadi ile karşımızda. Yılanın uzattığı son elma, dijital ölümsüzlük yalanı. Oysa insan öz hakikatini bir hatırlasa. Ezeli ve ebedi olan Ruh’u ile zaten ölümsüz olduğunu kavrasa...
İnsan, Evren’in şekillendirilmesinde yaratıcısının “Mutlak Bilincine” ortak bir bilinçle yaratıldı. Çünkü O, yeryüzünde Yaradan’ın halifesi. İblis, işte tam da bu nedenle bilincimizi ele geçirmek istiyor!
Her şeyi gören bilincin vasıtasıyla, şahitlik ettim bizzat göklerin görünmez yüzüne ve tefekkür yoluyla eriştim “Hakikat Bilgisi”ne. İşte bu bilişle yazıyorum tüm bu mısraları. (HERMES)