Halife Harun Resîd, Cuma namazi için camiye girmis, vaiz efendi, Halife'yi karsisinda bulunca firsat bu firsat diyerek ikazlarindaki üslûbunu sertlestirmis. Namazdan sonra Halife vaiz efendiye:-Kardesim, demis, ne sen Hz. Musa'dan (a.s) üstünsün, ne de ben Firavun'dan daha beter biriyim. Allah öyle despot bir adama iki peygamberini gönderirken: "(Gidin), Ona yumusak söz söyleyin. Umulur ki ögüt alir, düsünür veya içi titrer de Allah'a saygili olur."( Taha, 20/44) talimatini verdi. Sen de böyle yapsaydin daha iyi olmaz miydi? Izzeti ve azameti, kudreti ve kuvveti sonsuz bir Allah'in sefkatini ve letafetini görüyor musunuz? Sonsuz izzetiyle oynayan zalim ve despot birine karsi bile nasil "ürkütmeden yakalama taktigini" uyguluyor. Iste bu ahlak, bu sabir, bu sefkat bütün Müslümanlarda, özellikle de dini teblig ve temsil makaminda olanlarda bulunmasi gereken bir ahlaktir. Bir an düsünelim: Bu kudretin çeyreginin çeyreginin çeyregi dünya meliklerinde, sultanlarinda ve baskanlarinda olsaydi durum ne olurdu. Her halde tas üstünde tas, omuz üstünde bas kalmazdi.Sonsuz büyüklügüne ve kudretine ragmen Allah'in sonsuz lütufkârligi, ve hilmi karsisinda Hz. Ebubekir'in (r.a): "Ne kadar halimsin Allahim!" dedigi gibi; kendisini inkâr edenlere karsi bile gösterdigi sefkat ve sabirdan dolayi: "ne kadar müsfiksin, ne kadar sabirlisin Allahim!" diyesi geliyor insanin. Iste elinizdeki bu kitap, bütün okuyucularina ve konusmacilarimiza "muhatabini ürkütmeden yakalama taktigi" sunma niyetindedir.(Tanitim Bülteninden)