Bu kez "Nereye giderse gitsin, sonunda kendine dönüyor insan" diye çıktık yola. Hani "Bütün yollar sana çıkıyor" diyorlar ya; aslında bütün yollar kendimize çıkıyor önünde sonunda... Çünkü sığmadık, sığamadık ya da sığdırmadılar. Belki de en çok sığdırmadılar, bilmiyorum bunu.
Ömür dediğimiz ve içinde yaşadığımız çember gitgide daralıyor. Çember daraldıkça da biz telaşa kapılıyoruz. Daha ne kadar yaşayacağımız bir muallak ve yaşanacak şeylerin sırası uzarken çoğuna dokunamıyoruz bile. Bir uhde olarak kalıyor. Nasıl böyle rahat ve hiçbir şey olmamış gibi yaşadıklarını izleyip iç çekiyoruz yalnızca... Bir şeylere ya hiç başlayamamış yahut başladığımız şeyler yarıda kalmışken, başka nereye gidebilirdik kendimizin dışında? Korkmadık ama korktular. Gittik yanlarına ama gelemediler. Duramadılar bile hatta... Ama bazılarımız geçmişe takılıp kaldı çoğu zaman. Unutamadık unutulduğumuzu.
Efnan'da, geçmişini unutamayan bir adam var. Onu her şeye rağmen yaşatan ve bir bedel ödeyen... Unutamayanların, gidemeyenlerin, acele edenlerin, kırılıp da ses etmeyenlerin, her şeye rağmen yine de pişman olmayanların adına söylüyorum: