“Kadının barış demek olduğunu hatta bilfiil barışı temsil ettiğini, kadının liderlik ettiği ülkelerin, daima barıştan yana bir safta yer aldığını, bunun bir nedeninin de kadınların dünyaya getirdiği canlı varlığı savaşlarda kaybetmeme dürtüsüyle yani annelik duygusuyla da hareket ederek, savaşa karşı olma görüşünü taşıdıklarına inanan üç çocuk annesi kimliğimle bu kitabı yazmaya çalıştım. 1950’ler sonrası hortlayan ve orduya sızmaya çalışan irticanın ve bu anlayışın biz kadınlara karşı bakış açısını ve bu mentalitelere rağmen verdiğimiz, sonrası tüm Harbiyeli genç kızlar olarak takındığımız tavırların anatomisini, daha sonra da bana ve aileme zarar verecek kadar ileriye vardırılan yapay senaryolar karşısında sürekli aklımı kullanarak, nasıl işin üstesinden gelmeye çalıştığıma dair verdiğim çarpan mücadeleyi gözler önüne sermeye çalıştım.”