1990'li yillarda küresel bir dünya anlatisinin yildizi parlarken, sinirlarin iptali, duvarlarin kaldirilmasi, vizelerin askiya alinmasi ve köprülerin çogaltilmasi konusuluyordu. Dolayisiyla farkli kültürdeki insanlarin bir arada yasayabilmesinin önü açilirken, çokkültürlülük söylemi de neredeyse moda olmustu. Ancak simdilerde globallesmenin veya küresellesmenin iflasi gündeme gelmeye baslayinca, yeniden kalin çizgiler ve bariyerler hatta kapanlar icat edilmeye baslandi… Bilhassa yeni göçmen akinlari ve mülteci sorunu, bu konudaki kayginin dozunu artirmis olmali ki çokkültürlülügün iflasina dair sinyaller açik açik konusulur oldu…Zira açik toplum tanimlamasi güvenlik zafiyeti çagrisimini uyandirdi, daha da ötesi bir tehdit olarak gün yüzüne çikti. "Açik bir toplum" zorunlu olarak kirilganligi ve kontrol edilemezligi çagristirdi.Çokkültürlülük anlatisi tektipçiligin maskeli hâli olup, gerçekte demokrasi ve esitlik söylemi kanaliyla esitsizligi ve ayrimciligi ve hukuk bakimindan da siddeti beslemistir. Olmasi gereken ve muteber kültür Avrupali olmak oldugundan, zaten her kimlik buna dâhil olacak varsayimi öngörülmüstür. Gerçekte hâkim tek kültürün yayginlastirilmasinin paravanli hali çok kültürlülük idi belki de. Simdilerde ise maske düstü ve gerçekler aleni oldu…(Tanitim Bülteninden)