Masum bir aşk, bencillik gibi hırslar uğruna heba edilebilir mi? Peki ya bir ömür, cimriliğin hasis prangaları altında sürdürülebilir mi? Şüphesiz ki bunları deneyen insanlar doya doya yaşanmadan geçip giden ömürlerinde, aynı zamanda aşksız da kalacaklardır. Zira tüm güzel duygular, taze birer tohum gibidir ve yeşerip kök salabilecekleri bir toprağa ihtiyaç duymaktadır. Kişi, toprağını iyileştirmezse onun payına düşen daima kuraklık ve solmuş yapraklar olacaktır. 1668 yılında Moliére tarafından yazılan Cimri adlı piyesin başkahramanı Harpagon da yeryüzünün tüm topraklarını kendi mevcudiyetine çekmek isteyecek kadar bencil, toprağındaki tek bir taşın dahi dışarıya taşmasını istemeyecek kadar da cimridir. Taşlar ona ağır gelse, kendisini aşağı çekse de cimriliği ile sürünerek de olsa onları taşımaktan vazgeçmemektedir. Moliére’in Cimri’si, yalnızca yazıldığı yılların değil; gelmiş geçmiş tüm zamanlardaki insanların gözünü bürüyen para hırsını ve bu hırsın makûs talihini sahneye taşımaktadır.
Harpagon Efendi’nin sevgisinden daha kuru bir şey olamaz. Vermek kendisine çok zor geldiğinden selam bile vermez.